Zile, il merkezine 62 km. uzaklıktadır, rakımı 710 olup nüfusu 35.330'dur. Yüzölçümü 1511 m2'dir. Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden birisidir. 7000 yıllık tarihi geçmişi içinde; Hitit, Frig, Pers, Pontus, Roma ve Bizans kültürlerinin tesiri altında kalan Zile'de bugün çeşitli devirlere ait olmak üzere Hititlere, Selçuklulara, Friglere, Perslere, Romalılara, İlhanlılara, Danişmentlilere, Ertanlılara ve Osmanlılara ait tarihi eserleri görmek mümkündür. Zile ismi tarih boyunca Zela, Zelitis, Zelid, Anzila, Gırgıriye (Karkariye), Zeyli, Silas olarak değişikliklere uğramıştır.

M.Ö. 47 yılında ünlü Roma İmparatoru Jül Sezar ile Pontus Kralı II. PHARNAKE "Farnas" arasında yapılan Altıağaç "Zela Savaşı" da söylediği ve Roma'ya gönderdiği "VENİ-VİDİ-VİCİ" yani "GELDİM-GÖRDÜM-YENDİM" tarihin en kısa ve veciz mektubu hala dünyada slogan olarak kullanılmaktadır.

1872 yılında kaza merkezi, 1923 mülki ve idari taksimatında Tokat iline bağlı ilçe statüsüne kavuşan Zİle, 1855 ve 1922 yılında iki büyük yangın geçirmiştir. Düz bir ova üzerinde kurulmuş olan Zile'nin hemen önünde Yeşilırmak'ın bir kolu olan Hotan Deresi geçmektedir.

Zile, yetiştirzdiği şair, yazar, ressam ve sanatçılarıyla birlikte, Her yıl ekim ayının son haftasında başlayan Asırlık Zile Panayırı ile Anadolu'nun en eski panayır organizasyonu özelliğine sahip olup Zile'yi bir ticaret merkezi haline getirmiştir. Sivil mimarlık örneği ve sokak dokusu bozulmamış yaklaşık 3600 adet tarihi evin bulunması ile da adeta bir açık hava müzesi görünümündedir.

 

ZİLE KALESİ

Zile ilçe merkezinde yer alan Zile Kalesi antik çağlarda kurulmuş, bir höyüğün üzerine inşa edilmiş akropol özelliğine sahip, Roma Kalesidir. İlçe merkezinin tam ortasında bulunması nedeniyle şehrin her yerinden görülebilmektedir. Kale içerisinde işlevini yitirmiş saat kulesi ile diğer kalıntıları görebilmek mümkündür. Ayrıca kalenin su sarnıcı belediye tarafından açılarak orijinal durumuna getirilmiştir. Kalenin kuzey-doğusundaki kayalıklara oyulmuş Roma Dönemine ait küçük bir tiyatro da yer almaktadır. Ünlü Kumandan J. Sezar'ın yaptığı savaş sonucunda söylediği ve "Veni Vidi Vici" (Geldim Gördüm Yendim) sözünün Zile Kalesinde söylendiği rivayet edilmektedir.

M.Ö. 47'de Zile önlerinde yapılan üçüncü savaşı kazanan İmparator Jül Sezar, bu sevincini "Veni-Vidi-Vici" yani "Geldim- Gördüm-Yendim"  sözleriyle Roma'ya müjdelemiştir.

 

ZİLE MAŞATHÖYÜK

Zile ilçesi Yalın yazı köyünde yer alan Maşathöyük Ören yerinde 1973-1984 yılları arasında yapılan kazılar sonucunda, Tokat tarihine ışık tutabilecek çok önemli eserler ortaya çıkarılmıştır. Bu eserlerin en önemlisi de Hitit çivi yazısı ile yazılmış tabletlerdir. Kazılar sonucu ortaya çıkarılan bu eserler Tokat Müzesinde teşhir edilmektedir. Maşat Höyük'de M.Ö. 3000 de eski Tunç Çağı M.Ö. 2000 de Hitit Çağı M.Ö. 1000 de Frig (Demir) Çağı yaşayan 3 dönem mevcuttur. Maşat Höyükte Boğazköy Hattuşaş Hitit İmparatorluğuna bağlı bir Uç Beyinin Sarayı bulunmuştur. 

Ayrıca şehrin taşla döşenmiş oldukça geniş caddeleri ortaya çıkartılmıştır. Kazılar sonucu ortaya çıkartılan en önemli eserler bu sarayda kullanılan malzemelerdir. Pişmiş topraktan yapılan kaplar, ritonlar (Dini kaplar), çeşitli mühürler bulunmaktadır.

 

ZİLE ULU CAMİ-NASUH PAŞA CAMİİ

Şehrin merkezindeki meydanda yer alan yapının kuzey cephesindeki yazıtta, ilk yapının II. GIyaseddin Keyhüsrev zamanında Mehmet Zaluli Bin Ebu Ali tarafından 1267 yılında inşa ettirildiğini göstermektedir. Caminin en önemli özelliklerinden birisi armudi külah şeklinde kesme taştan yapılan minaresidir.

1591'de yenileme çalışması gören cami, bir dönem bu çalışmayı yaptıran Nasuh Paşa'nın adıyla anılmıştır. 1904'de büyük oranda yıkılınca dönemin Zile Kaymakamı Süleyman Necmi ve halkın çabalarıyla Neo-Klasik tarzda yeniden yaptırılmıştır. Kesme taş malzemeli yapının ana mekanı dikdörtgendir. On altı penceresi bulunan sekizgen kasnağın taşıdığı kubbesi kurşun kaplıdır. Caminin taç kapısı, Zile'deki anıtsal örneklerin en önemlilerindendir.

 

ZİLE ELBAŞOĞLU CAMİİ

Zile'de Taş Köprü Camisi olarak da anılan cami 1801 yılında İlbaşoğlu Ahmet Efendi tarafından yaptırılmıştır. Cami kesme taştan yapılmış olup caminin iç kısımlarında geleneksel Zile mimarisini ve sanat tarihini yansıtan ahşap sütunlar ve kök boyadan yapılmış desen ve hat örnekleri bulunmaktadır. Döneminin en güzel sanatsal örneklerinden biridir.

 

BEYAZIT BESTAMİ CAMİİ

Ali Kadı Mahallesinde bulunan caminin 1206 ve 1305 tarihli iki ayrı yazıtı bulunmaktadır. Cami, Beyazıt Bestami soyundan gelenler tarafından yaptırılmıştır. Nitekim caminin içerisinde bulunan türbede Beyazıt Bestami'nin torunları gömülüdür.

Cami dikdörtgen planlıdır. İbadet mekanı oldukça yüksek bir tavanla örtülmüştür. Yanındaki minare taş kaide üzerine tek şerefeli, kısa boylu ve yuvarlak gövdelidir. XIX. yüzyılda yapılmış ahşap minarelerin özelliklerini taşımaktadır.

 

ŞEYH NUSREDDİN TÜRBESİ

Fuad Köprülü'nün İlk Mutasavvıflar adlı eserinde belirttiği Horasan'dan gelen Hoca Ahmed Yesevi'nin öğrencilerinden Şeyh Nusrettin ve müritleri Zile'nin bugün Şeyh Nusrettin köyünün bulunduğu yere yerleşmişlerdir. Türbe içerisinde bulunan Zileli Nakkaş Emin'in kök boya bezemeleri ve resimleri orijinalliğini koruyarak bugüne kadar gelmiştir.

 

ZİLE PEKMEZİ-KÖME

Zile bölgesinde yetişen kırk dört çeşit üzüm türünden en yaygın olan "Narince" türü üzümlerden yapılan Zİle pekmezi, bölgede "çalma" adıyla bilinen türdendir. Ayrıca pestil, köme, tatlı tarhana da önemli ölçüde üretilerek büyük bir beğeni ile tüketilmektedir.

 

ZİLE LEBLEBİSİ

Zile leblebisi de bölgede yıllardır üretilmekte olup, çifte kavrulmuş olanı ve kırık leblebisi ( lalek gözü) çok meşhurdur.

 

EL SANATLARI

Zile'de kale yolu üzerinde, musalla arastasında, uzun çarşıda, mahalle aralarında çeşitli otantik el sanatları ustalarına rastlamanız mümkündür. Bunların başlıcaları, çarıkçı, semerci, saraç, mazman, bıçakçı, leblebici, semaverci, yaba ustası, Tokat Kebabı ocağı ustaları, nalbant, demirci, el sanatları dükkanlarını gezerken kendinizi 1950'li yılların Türkiye'sinde hissedeceksiniz.